11/H SINIFI ÖĞRENCİMİZ AYLA ÖZTÜRK'ÜN

11/H SINIFI ÖĞRENCİMİZ AYLA ÖZTÜRK'ÜN "KENDİ GÖZÜMDEN BİRAZ CORONA" YAZISI

28.12.2020 1288

   KENDİ GÖZÜMDEN BİRAZ CORONA

   Hayat her an karşımıza farklı sürprizlerle geliyor.

   Her insan gibi geleceğimin nasıl şekilleneceği hakkında pek çok hayalim ve fikrim vardı, bazı senaryolarda başarılı ve mutluydum bazılarında da kaygılarım ağır basarak kasvetli ve mutsuz bir yaşam öngörürdüm kendim için. Ama hiçbir zaman bu şekilde gelişecek bir gerçekliği tahmin edememiştim. Çok ilginç geliyor bana bu, aklımdan yıllar boyu gerçekleşme olasılığı çok daha düşük olan durumlar gelip geçti. Savaşlardan felaketlere ya da tam tersine başarı ve farklı mutluluk seçeneklerine kadar pek çok gelecek fikrim vardı. Ama hiç tarihte benzer örneklerini gördüğümüz çeşitli salgın hastalıklardan birine denk gelip hayatımın büyük ölçüde değişeceğini düşünmemiştim. Zaman her daim olduğu gibi kimseyi önemsemeden ve beklemeden kendiyle yarışırcasına hızla geçiyor. Bu günden bir yıl öncesine kadar hayatımızın rutin olduğunu düşünürdük bir de. Tabii ki rutin ve sıkıcı olan tarafları da vardı, ama bugüne kıyaslayınca denizdeki damlalar kadar seçeneğimiz vardı. Kısıtlamasız ve maskesiz bir yaşam bile lütuf gibi gelmiyor mu? İstediğim zaman istediğim yere gitmek ve sevdiklerim için endişelenmeden rahatça hareket edebilmek. Bu kadar basit ve küçük olan şeyler bile şimdi ne kadar büyük geliyor değil mi ama. Her gün okula gitmeyi özlediğimi bu listeye eklemek çok dürüstçe olmaz ama okulun bile özlediğim kısımları var. Bunu yazarken aklıma, özellikle öğlen araları, upuzun ve neredeyse bitişik olan kantin sıralarımız geldi. Çoğu zaman bu sıraların bir parçası olduğumu da söyleyemem maalesef ki. Şimdi böyle bir şey düşünebiliyor musunuz? Her yerde sosyal mesafe uyarıları ve korunması gereken mesafeyi belirten çizgiler. Depresif bir ortam gerçekten. Arkadaşlarımı çok özledim. Boş zamanlarda konferans salonuna inmeyi, arkadaşlarımla yaşadığım en eğlenceli anları ve en rahat yatağa taş çıkarabilecek sıramı...  Bir öğrenci olarak özellikle evden eğitime geçtikten sonra okulda ve öğretmenlerimizle yüz yüze olan eğitimin önemini, yine de bu süreçte bizim için elinden geleni yapan tüm öğretmenlerime çok teşekkür ederim, anlamış oldum.

   Özellikle içinde bulunduğumuz bu dönemde fiziksel dünyadan çok mental yani her bilinç ve iradeye sahip olan bireyin kendi iç dünyası daha aktif bir rol oynuyor fikrimce. Bulunduğumuz durumda bunalıma ve umutsuzluğa kapılmak oldukça kolay, ruhsal sağlığımızı stabil tutmaksa daha zor bir görev. Özellikle yerimizde oturup birinin bizi sürekli mutlu yapmak için çalışacağını bekleyip kendimiz hiçbir çaba göstermezsek. Tartışmaya açık bir konu bu ama mutluluğun özellikle de öz mutluluğun bireyin kendine karşı olan bir sorumluluğu olduğunu düşünüyorum. İkizi olanlar hariç, hepimiz dünyaya tek başımıza geliyoruz ve dünyaya gelerek kendimize olan sorumlulukları da beraberinde getiriyoruz. Doğduğumuz ailenin de bize karşı sorumlulukları var. Bizi büyütmek, korumak, yedirip giydirmek, yetiştirmek ve dünyaya hazırlamak bunlardan bazıları. Ama bence bu dünyada kendimizden başka hiç kimsenin bize sevgi borcu yok (Tabi anne baba biraz istisna sonuçta onların istekleri üzerine buradayız). Yani sevgi ödenmesi gereken bir borç değil bir hediyedir. Bu yüzden de kendi mutluluğumun büyük ölçüde bana bağlı olduğunu düşünüyorum. Sevmek ve sevilmek dünyadaki en büyük şanslardan biri ve sevgi olmadan mutluluğa kavuşmak bence çok zor. Sevdiğim ve beni seven insanlara da bu yüzden sonsuza dek minnettarım. Ama mutluluğun tam anlamıyla sağlanabilmesi için kendi içimize dönüp bakmamız gerek. Bir insanı etrafındaki herkes sevse ve mutluluğu için gerekli her şeyi yapsa bile o kişi kendini sevmedikten kendine nefret duyduktan sonra bu yapılanların hepsi boşa kürek çekmekten başka bir şey değil mi? Kendini sevmeyi öğrenmek bir insanın en büyük başarısıdır bence. Bundan kastım egoizm ya da narsistik tavırlarla başkalarını aşağılayarak kendini yüceltmek değil. Önce kendini sonra içinde bulunduğumuz durumu kabul ederek mutluluğumuzu bir adım öne taşıyabilecek hedefler koymak ve bu hedefi engelleyen herkesi ve her şeyi mümkün mertebe hayatımızdan çıkarmak ilk adım olmalı mutluluğa giden yolda. Kendi değerini sadece sen belirlersin, sen kendini işe yaramaz olarak görüyorsan işe yaramaz olmaya mahkûmsun. Ama kendine bir şans tanıyıp kendini tanımaya gayret gösterir ve kendini desteklersen mutlu olma şansın büyük ölçüde artar. Bir insanın en büyük desteği de kösteği de kendisidir. "KENDİNİ SEVMEK BÜTÜN SEVGİLERİN BAŞLANGICIDIR." Bu ve bunun gibi şeyleri çokça  duyduk ve okuduk. Belki bütün bunlar sıradan motivasyon konuşmalarından farksız geliyor birçoğu için. Belki de öyle. Benim için aradaki tek fark bu kez bunları ben söylüyorum ve de kendime söylüyorum. (Bunları her zaman hatırlıyor muyum? Tabii ki hayır. Herkes gibi kendimi yetersiz hissettiğim zamanlar oluyor. Ve bu zamanları da seviyorum çünkü her zaman mutlu olsak mutluluğun da pek bir anlamı da kalmazdı.) Buna dayanarak da şunu söyleyebilirim ki bu tür konuşmalarla hayatınızın pek çok yerinde karşılaşacaksınız, ister kulak tıkayın; ister düşünüp bana hak verin. Bunları siz kendinize kendi cümlelerinizle söyleyip kendinizi buna inandırana kadar bunlar boş zaman kaybından başka bir şey olmaktan öteye gidemeyecektir.

   Belirsiz bir dönem içinde yaşıyoruz ve açıkçası bu yıl olan tek sorun da virüs değil maalesef. Çok fazla kötü olay yaşadık. Üzerimizde derslerin getirdiği stres, neredeyse hep evde olmanın getirdiği sıkılma hissi; yine aynı sebepten evde yaşanan tartışmalar vb. durumlar durumu daha da tatsız bir hale getiriyor tabi. Ama bütün bunlar sağlık için ödenebilecek küçük bir bedel düşünecek olursak. Bir de yapılan bütün kısıtlamalar ve getirilen kurallar onların dışında hareket ediyormuş gibi davranan bir kesim var tabi. Oldukça sorumsuz ve bencilce geliyor bu bana. Sadece covid değil, birçok farklı hastalıkla mücadele eden ve bu hastalığa yakalanma durumunda canlarından olacak olan yüzlerce insanın yaşam hakkına da doğrudan bir taciz bu. Düşünülecek olursa oldukça basit olan sosyal mesafe ve maske takma gibi kuralları uygulamak bu kadar zor olmasa gerek. Görünen o ki 2020'nin en popüler aksesuarı maskelerimiz. Hepimizin evinde onlarca var. Renkli, desenli; tek, çift hatta üç katlıya kadar çıkıyorlar, oldukça kullanışlılardır da. Siz sadece virüsten koruduklarını mı düşündünüz gerçekten? Maskenizi şık bir atkı ya da çok pahalı bir bileklik olarak kullanabilirsiniz hatta halay başları mendil olarak bile kullanabilir bence. Hepimiz bunları görüyoruz değil mi?  Kocaman burunlarını maskenin dışına çıkaranlar, ya da boyunlarını maske ile süsleyenler hatta en iyisi virüsü Amerika'nın oyunu olarak ilan edenler...   Bütün bu saçmalıkları hepimiz görüyoruz. Maskelerimizin aslında tek bir amacı var. Zavallı bizleri biraz da olsa koruyabilmek. Ama biz nedense buna canla başla karşı çıkıyoruz sürekli. Diğer taraftaysa gece gündüz çalışan aileleriyle geçirebilecekleri vakti hastaların başında geçiren hastanede gözlerine en rahat görünen yerde ihtiyaçları olan uykunun ufak bir kırıntısını almaya çalışan doktorlar ve sağlık görevlileri var. Bir de tüm yazı gezerek geçirdikten sonra tatil sezonu bitince EVDE KAL sloganları paylaşan duyarlı kesim var tabi. Dışarı çıkmayın diyemem bu ne adil ne de inandırıcı olur. Ama lütfen sadece biraz dikkatli olun. Size ufak görünen bir şey başka birini kurtaracak olan kilit nokta olabilir, bilemezsiniz.

  Ölüm hayatın kaçınılmaz bir parçası ve bence korkulacak bir tarafı yok. Çünkü ister istemez hepimizin hayatını noktalayacağı son şey ölüm, ama sevdiğimiz birinin ölümü çok ama çok daha korkutucu geliyor. Bunu düşünmek bile korunmak için yeterli bir sebep değil mi? Hepimiz yaşımız gereği biraz umursamazız, aklımız da biraz havada. Ama aslında hepimizin içinde kocaman derin bir dünya gizli. Umuyorum ki hiçbirimiz boş ve faydasız insanlar olarak büyümeyeceğiz. Kendinizi geliştirin. Akademik başarı değil bu sadece. Kalplerinizi temiz, içinizdeki iyiliği ve merhameti hep diri tutun. Başkasının acısı olmasın sizi mutlu eden şey. En önemlisi insan olun, kurtuluşumuzun tek çaresi bu.  Henüz bizim için geç değil. Kendimizi vezir de edebiliriz rezil de.

 

                                                                                                                AYLA ÖZTÜRK

                                                                                                           11/H SINIFI ÖĞRENCİSİ